Çok değil bundan yaklaşık 15-20 yıl öncesine kadar yaşlanan yüzün estetik cerrahisi, sarkan fazlalık derilerin kesilip çıkarılmasından ibaretti. Diğer bir deyişle yüz estetiği denildiğinde yüz germe akla gelirdi. Ancak zaman içinde yüz yaşlanmasının sadece deride olan sarkma olmadığı anlaşılınca, yaklaşım da giderek değişmeye başladı. Artık günümüzde yüz yaşlanması denildiğinde deri ile birlikte deri altı dokulardaki sarkmalar ve hacim kayıpları da göz önüne alınıyor. Ayrıca yaşlanmanın sadece fiziksel boyutunun ötesinde biyolojik nedenler de incelenerek, yaşlanmaya bağlı değişimler en aza indirilmeye özen gösteriliyor.
Bu amaçla günümüzde yüz gençleştirme amaçlı başvuran hastalarımıza gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra genellikle tek seansta birden fazla girişim yapılmaya başlanmıştır. Yüzün 3 boyutlu yeniden yapılandırılmasının gerekliliği buna neden olmaktadır. Eskiden sadece yüz germe ameliyatı önerilen hastaya bugün çok büyük olasılıkla yüz germe ameliyatına ek olarak yüzüne kendi yağ dokusu enjeksiyonu ile yaşa bağlı kaybettiği kontur da kazandırılmış oluyor. Bazı durumlarda ise deride gevşeklik nedeniyle eskide yüz germe önerilen hastalarımıza, aslında deri gevşekliğinin nedeninin deri-altı yağ dokusu kaybı olduğunu görüp sadece yağ dokusu enjeksiyonu önerebiliyoruz. Ayrıca endoskopik yöntemlerin kullanımının yaygınlaşması ile eskiden ulaşılması zor alanlara daha kolay ulaşarak yapılan ameliyatların etkinliğini arttırmak mümkün.
Elbette yüz gençleştirme yöntemlerini sadece cerrahi işlemler olarak görmek doğru olmaz. Cerrahi dışında da ameliyatsız yüz gençleştirmede yaygın olarak kullanılan pek çok teknik ve yöntem mevcuttur. Botox, dolgu maddeleri, lazer uygulamaları ve kimyasal peeling’ler bunların belli başlı olanlarıdır. Bu yöntemler tek başlarına kullanılabilecekleri gibi cerrahi bir yöntemin etkinliğini arttırmak amacıyla da ameliyata ek olarak da kullanılabilir.
Yüz gençleştirmede önemli olan hastayı sadece şikâyeti olan bölgeye odaklanarak değil tüm yüzüyle birlikte incelemektir. Çünkü -özellikle yüz yaşlanmasında- sorun hastanın şikâyet ettiği bölgeden kaynaklanmıyor olabilir. Örneğin kaş düşüklüğünde hastalarımızın pek çoğu göz kapaklarındaki deri sarkmasından şikâyetle gelirler. Sadece göz kapağına bakılırsa gerçekten derinin kapak üzerine katlandığını ve fazlalık oluşturduğunu görülür. Ancak tüm yüz incelendiğinde bunun şakak bölgesinin ve kaşların düşüklüğünden olduğu görülebilir. Böylece doğru bir analiz ile etkili bir ameliyat yapılabilir. Sonuç olarak artık günümüzde yaşlanan yüze yaklaşımda elimizde çok sayıda yaklaşım ve metod mevcuttur. Bu yöntemlerin doğru ve yerinde kullanımı ve iyi bir hasta seçimi ile oldukça etkili sonuçlar alınabilir.