Çeviri yapmak birçok kişi tarafından oldukça basit bir iş gibi algılansa da bu doğru bir varsayım değildir. Bir çevirmen kendi ana diline çok benzer bir dille karşılaşabileceği gibi dil ailesi, dil yapısı ve kuralları gibi özellikler bakımından kendi dilinden tamamen farklı dillerle uğraşmak zorunda da kalabilir.
Çevirmen başarılı olup yazılı metni doğru bir şekilde çevirebilmesi için her iki dilde de üst düzeyde bilgi sahibi olmalıdır. Dil hakkında bilgi sahibi olmakla dili bilmek farklı şeylerdir. İyi bir tercümanda bu özelliklerin her ikisi birden bulunmalıdır. Ayrıca tercüman okuduğu yazılı metni anlayıp hedef dile çevirmeye başlayabilmek için her şeyden önce okuduğunu anlayabilmek, özümseyebilmek zorundadır. Bu da ancak kaynak dili çok iyi bilmek ve de bu dil hakkında iyi bir seviyede bilgi sahibi olmakla sağlanabilir. Aksi takdirde kaynak dili yeterince bilmeyen bir tercüman okuduğunu bile doğru düzgün anlayamaz. Okuduğu cümlelerden doğru anlamı çıkarıp çıkarmadığından emin olamaz. Bunun en doğal sonucu olarak da okuduklarını hedef dilde düzgün ve doğru bir şekilde ifade edemez.
Dillerin farklılıklarından dolayı bir dildeki herhangi bir kelimenin karşılığı diğer dillerde birden fazla kelimeye denk gelebilir. Tercüman kaynak dili iyi bir şekilde bilmediği sürece bu karşılıklardan hangisini kullanacağını ayırt edemez ve yanlış tercihlerde bulunarak metnin ve cümlenin anlamını bozabilir. Bu nedenle dil bilen herkesin tercüme yapabilmesi mümkün değildir. Ayrıca bir tercüman elindeki yazılı metni kaynak dildeki cümle yapılarına bire bir bağlı kalarak yapmaya çalışırsa da hata etmiş olur. Çünkü kaynak dilde tek bir cümleyle ifade edilmiş bir cümlenin bazen hedef dilde birden fazla cümleyle aktarılması gerekebilir. Bu, metnin anlam bütünlüğünü bozmamak için gereklidir.