Sözlü tercüme yapmak yazılı tercümeye kıyasla daha zor yapılan bir iştir. Sözlü tercüme anında yapıldığı için, çok dikkat gerektiren, fazla düşünme şansı vermeyen, hızlı ve akıcı olmayı gerektiren bir tercüme şeklidir. Yazılı tercüme ise, tercümanın düşünmesine olanak sağlayan bir tercüme şeklidir.
Yazılı tercüme ile sözlü tercümenin ortak yönlerinden sayılabilecek tarafı, çeviri yapılacak konu hakkında bilgi sahibi olmayı, araştırma yapmayı ve hedef dile hakim olmayı gerektirecek şekilde çeviriyi tamamlayıp, çevirinin doğru ve tutarlı olmasının sağlanmasıdır. Yazılı tercüme de olduğu gibi kelimelerin anlam bazında doğru ifade edilmesi önemlidir. Çeviriye farklı anlamlar katmadan, en uygun kelimeleri seçmek gereklidir. Sözlü tercüme anında iki taraf arasındaki köprüyü sağladığı için, arada zaman mefhumu olmadan çeviriler anında karşı tarafa ulaşır. Burada önemli olan yazılı tercüme de olduğu gibi hata yapmamaktır. Her iki tercüme şekli genel kültür düzeyinin oldukça iyi olmasını gerektirir. Diksiyon açısından sözlü ve yazılı tercümanların iyi bir seviyede olması çevrilecek metnin doğru anlaşılmasına sebeptir. Her iki tercüme şekli de günümüzde yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
Yazılı tercüme de, sözlü tercüme de yoğun bir şekilde dikkat ve çaba harcamayı gerektirir. Tercümenin uzaması yorucu olmakla birlikte, dikkatin dağılmasına sebep olacağından belli aralıklarla mola vermek gerekir. Yazılı tercüme de, sözlü tercüme de yapılacak tercümenin konusuyla alakalı olarak, o konuda uzman bir kişi tarafından yapılırsa, başarı oranı yüksek olur. Tıp, hukuk, ekonomi, güncel konular, konferanslar gibi alanlarda yapılacak çevirilerin ister sözlü, isterse yazılı olmasının başarısı tamamen o konuda uzmanlaşmış bir çevirmenle olacaktır.
Çevirilerin yapılma şekli farklı olsa da, tercümanların yaptığı iş, sarf ettikleri çaba küçümsenemez.